Eski yıllarda çeşitli uygarlıkların hüküm sürdüğü Kilise ve gözetleme kuleleri Kalıntılarından anlaşılmaktadır. Bazı yazılı kaynaklara göre, İlçemizin yerleşim Tarihinin çok eski olduğu, M.Ö.2000 yıllarında Hurriler ve Mitanniler in Çoruh havzasına egemen oldukları anlaşılmaktadır. Fakat Ardanuç ve çevresinin ilk defa yazılı tarihe geçmesi, Hurrilerin soyundan gelen Urartular döneminde olmuştur. Bu devletin Başkenti olan Van’ın Tuşpa kalesinde taşlara yazılı Urartu devleti yıllığına göre; Urartu Kralı II. Sarduri M.Ö. 753 de Çoruh boyundaki Kulkhi Krallığını yenerek kendine bağlamıştır. Bu Tarihlerde Ardanuç ve çevresine İskitlerin saka Türkleri boyundan Taokların yerleştiğini Tao Ermeni kaynaklarında Taik/Tayk Bizans kaynaklarında Tais geçtiği görülür.
Daha sonra Taokların bağlı olduğu doğudan büyük göçlerle gelen İskitlerin baskısına dayanamayarak yıkıldılar. Ve Artvin İskitlerin eline geçmiş oldu. Eski Yunan Tarihçisi Heredot’un İskit diye nitelendirdiği bu devlet çağının öncüsüydü. Tekerleği icat eden atı evcilleştiren, Tarihte ilk Beyin Ameliyatını gerçekleştiren İskitlerdir. Sonra Arsaklar adı verilen Sülale Artvin’e egemen oldu Şamanist dinine inanan bu sülale MS 350li yıllarda Bizans etkisinde kalarak İsevi dinini kabul ettiler. Daha sonra da Bizans’ın egemenliğine girdiler. 575 Yılında İran Kralı I. Darivs Bizans’a saldırınca bundan istifade eden Hazar Türkleri Çoruh boylarına egemen oldular.
İlimiz Birçok defa çeşitli kavimlerin yönetiminde kaldı. Akkoyunlular Selçuklular ve son olarak Osmanlıların eline geçen Artvin, Daha sonra II. Abdülhamit döneminde başlayan,
1877–1878 (Hicri 1293 yılına denk geldiği için halk arasında 93 harbi olarak bilinen) Osmanlı – Rus savaşına kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Ardanuç bu savaştan sonra imzalanan Berlin Anlaşması’yla Rusya’ya savaş tazminatı olarak verilen Evliye-i Selase(Üç sancak) içinde yer aldı. Bu dönemde Ermenilerle iç içe yaşayan Halkımızın, ‘‘ Kırk yıllık kara günler’’ dediği bu esaret hayatından sonra, 1914’de çıkan I. Dünya Savaşı sırasında Uzun süre Türklerle beraber yaşayan Ermeniler Rusların kışkırtmasıyla toplu katliamlara başlamıştır. Bu katliamlardan kaçan halk ‘’Kaçakaçlık’’ diye bilinen Toplu göçlere katılıp Türkiye’nin iç kesimlerine doğru kaçmışlardır. Daha sonra Rus çarlığında patlak veren Bolşevik İhtilali sonunda Rus Devletinde yeni kurulan Sovyet Hükümeti’yle 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Antlaşması imzalanarak üç sancak bölgesinde yapılan halk oylamasıyla bu bölge tekrar Osmanlı Devleti’ne bağlandı.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler tarafından işgal edilip 1920 yılı sonlarında İngilizlerin çekilmesiyle Gürcü kuvvetlerinin işgaline uğrayan, Ardanuç ve çevresi, Doğu cephesi komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın Ermenileri yenmesi sonucu yapılan. Gümrü Anlaşması’ndan sonra Gürcü işgalinde bulunan Batum ve Ardahan’ın dışında kalan Doğu Cephesinde ki bütün yerlerimiz Gürcülerin eline geçmişti. 13 Ekim 1921 de Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile yapılan Kars Antlaşmasıyla Doğu sınırlarımız belirlenerek, TBMM hükümetinin Gürcistan hükümetine verdiği notayla 23 Şubat 1921 günü işgal altındaki topraklarımızı terk ettiler. Ve 6 Mart 1921 akşamı Artvin’e ulaşan kuvvetlerimizden bir bölüğün 7 Mart 1921 günü Ardanuç’a gitmesiyle kurtulan bölge anavatana ebediyen katılmıştır.
Türk askerinin bölgeye girip Hâkimiyeti eline alınca, bu göç edenlerin bazıları dönmemiş dönenlerde, Her şeyin harap olduğunu görmüşlerdir. Yeniden düzen kurup yaşamaya çalışan halk Ermenilerin bu katliamını unutmamıştır.
Köyümüz Ne zaman kurulduğu bilinmemekle beraber, Kafkaslardan gelen Ahıska Türklerinin kurduğu sanılmaktadır. Ayrıca Gürcü ve Ermenilerle uzun yıllar iç içe yaşayan bu insanlar onların kültüründen de etkilenmiştir. Günümüzde kullanılan Arazi, mera, Araç ve gereç isimlerinde Gürcüce ve Ermenice olup, Halkın kullandığı yöresel dil ise Gürcüce, Lazca ve kaba Türkçedir. Köyümüzün isminin nerden geldiğini anlatan bir belge olmamakla beraber, şöyle bir söylence vardır; Hopa, Borçka, Murgul’dan kalkan ve Ardanuç üzerinden Kars’a gitmek isteyen hayvancılıkla ilgilenen göçerlerin, Kürdevan Dağından aşarak Kars’a ulaştıkları bilinir. Bu yolculuklar sırasında ara sıra yolu kaybedenlerin: Kars ne yanda,’KARS NİYANDA’ gibi sordukları; bu sözün de zamanla KARSNİYA adına dönüştüğü söylenir. Cumhuriyetin ilk Yıllarına kadar Karsniya olarak bilinen köyümüzün adı Değiştirilerek bugünkü Kapı köyü adını almıştır. Eskiden kalan örf adetleri yaşatarak Cumhuriyetle gelen Yeniliklere çabuk ayak uydurup, Aydınlanmanın etkisiyle dogma ve hurafeleri atıp, Eğitime gereken önemi verip, Akılcılık ve bilimi rehber edinenerek, Cumhuriyet Türkiye’sine yakışır toplum olmaya özen göstermişlerdir. Bugün Hala Türkiye illeri bazında eğitim seviyesi en yüksek il olması bu inançtan gelmektedir.
Sosyal yaşamı benimseyen halk, kadın erkek ayrımı yapmadan, beraber yaşayıp beraber eğlenmeyi, eşit paylaşımla Dayanışma, yardımlaşmayı ve komşuluk ilişkilerini üst seviyede tutup, Dışarıya açık vermeyip, kimseye tenezzül etmeden işlerini imece usulüyle yapmışlardır. Aralarında ki sorunları büyütmeden diyalogla çözerek köyün ortak menfaatlerinde birlik olmayı başarmışlardır. Yaylacılık ayrı bir sevdadır yaylalarda insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için bir eğlence olarak düzenleyip geliştirdikleri bugünkü festivallerin anası sayılacak PANCARCI şenliklerini doğurmuştur. Gelenek haline gelen pancarcı şenlikleri günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Acı su ve Yayla Festivali, bu nedenle Karsniyalılar için yaşayan kültürümüze sahip çıkma anlamı taşımaktadır ve yaşatılmalıdır.
Yemekleri ise, Yörede yetişen sebzelerle elindeki imkânların ölçüsünde yapabildiğinin en iyisiyle çeşitlendirmiştir. Yemek çeşitlerini Yöresel yemekler link’inde görebilirsiniz.
KAYNAK: Ardanuç Linkleri ve Bizzat kaçakaçlık yıllarını yaşayan yaşlılarımızın anlatımları.
KARSNİYA DER YÖNETİMİ
Soner USTA - Öner DEMİRCİ